28 Eylül 2015 Pazartesi

İçi Boşaltılmaya Çalışılan Atatürk

   İçi Boşaltılmaya Çalışılan Atatürk

1980 darbesi sonrası Türkiye'de içi boş bir ''hamasi Atatürkçülük'',yani gardırop ve rozet Atatürk'çülüğü ortaya çıkmıştır. Malesef o dönemlerde bir taraftan gerçekler çarptırılmış, diğer taraftanda bilinçli ilahlaştırma yapılmıştır.Örneğin Doğu Perinçek'in ifadesiyle 12 Eylül'ün '' Kenaninst Kemalistleri '' antiemperyalist olan Atatürk'ü ''Batıcı''. antiemperyalist olan Kemalizmi de ''Batıcılık'' olarak anlatmışlardır. Kemalizm ilk olarak Kurtuluş Savaşı yıllarında ingilizler tarafından kullanılmıştır.İşgalci ingilizler Anadolu'da Mustafa Kemalin etrafında kenetlenen Kuva-i Milliyecileri Kemalistler olarak adlandırmıştır. Bu çerçevede antiemperyalist çağrışım yapan ''Kemalizm''kavramının yerine 1950'de icat edilip batıcılıkla doldurulmuş olan ''Atatürkçülük''
kavramı kullanılmaya başlanmıştır. Böylece çarpıtmalarla içi olabildiğince boşaltılan Atatürk imgesi,
ne kadar yüceltilmisse o kadar da sarsılmıştır.Bu içi boş yüceltme Atatürk düşmanlarının ekmeğine yağ sürmüş, hatta bu oyun 1980 öncesinde 1950'ler de Menderes dönemine ilk defa baş göstermiştir.


    Atatürk Devriminin neredeyse tüm kazanımlarına darbe vuran Adnan Menderes yönetimi siyasi rakibi İsmet İnönü'ye karşı kullanmak için içi boş bir ''Atatürk kültü'' oluşturmak istemiştir. Bunun için Türkiye'nin her yanını Atatürk heykelleriyle donatmış, yasalara göre paraların üzerine kim Cumhurbaşkanıysa onun resmi konulması gerekirken paralara yeniden Atatürk resimleri koymuş, yetmemiş Ticani Tarikatı'nın Atatürk heykellerine yaptığı saldırıları bahane ederek Atatürk'ü koruma kanunu çıkarmıştır.Gerçeklerden habersiz biri Menderesin bu çalışmalarına bakarak gerçek bir Atatürk dostu sanabilir; ancak DP dönemi hakkında az çok bilgi sahibi olan herkes bilir ki Menderes,
Atatürk Devrimi'ne en büyük darbeyi vurmuş bir kaç siyasetçiden biridir.Örnek vercek olursak; Emperyalizmi dize getiren Atatürk'ün ''tam bağımsızlık'' politikasını tümden terk ederek Türkiye'yi ABD'ye ''tam bağımlı'' hale getirmiş ve laikliği hiçe sayarak dini siyasete alet etmiştir !


   

Mustafa Kemal'in karga kovaladığını bilirdik ama 5000'e yakın kitap okuduğunu bilmezdik. Laikliği az çok bilirdik ama Kurtuluş Savaşı sırasında işgalci yunanlılarca yıkılan, ahır yapılan yüzlerce camiiyi tamir ettirdiğini bilmezdik. İçki içtiğini duyardık da, Kur'an 'ın ilk gerçek tefsir ve tercümesini yaptırmak için verdiği mücadeleyi hiç duymamıştık. Devrimlerini ezberlerdik tarih sırasına göre ama o devrimlerin ardındaki tarihi, kültürel, sosyal, bilimsel, hatta dinsel gerçeklerden haberimiz yoktu. Örneğin Halifeliği ''dinin bir gereği'' diye anlattıklarından halifeliğin kaldırılmasının dine aykırı olduğunu düşünürdük ! Harf Devrimini bilirdik de Latin harfleri diye bildiğimiz o harflerin aslında Göktürk-Etrüsk kökenli harfler olduğunu, dahası bu devrim yasasının adının Latin Harflerinin Kabülü değil Yeni Türk Harflerinin Kabulü olduğunu bilmezdik. Bu konu hakkında bize okutulan tarihin 1950'ler den beri nasıl ABD çıkarlarına göre yazıldığını bir önceki yazımda detaylıca bahsetmiştik. Nerden bilebilirdik ki yıllar sonra birilerinin ''Atatürk Latin Harflerini kabul etti, bir gecede cahil kaldık !'', ''Dedemizin mezar taşını okuyamıyoruz ! '' deyip gerçeği çarpıtacağını..! Bir sonraki yazılarımda da bu konu üzerinde bolca analiz yapıp duracağız.
Saygılarımla.

Fatih Bayrakoğlu



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.