barbar ve uygarlıksız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
barbar ve uygarlıksız etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ekim 2015 Salı

Resmi Tarihle Yüzleşip Atatürk'ten Kurtulmak

     Bir ABD ve AB Projesi

     Atatürk'ün en önemli özelliklerinden biri de emperyalizmin en güçlü silahlarında birinin '' kültür '' olduğunu çok erken kavramış olmasıdır. 1920'lerde emperyalist batıya Kurtuluş Savaşı'yla askeri ve siyasi olarak başkaldırıp zafer kazanan Atatürk, 1930 'larda Türk devrimi'yle bu sefer kültürel olarak başkaldırımıştır. Batının kültürel temellerinde ki ( akıl+bilim=çağdaşlaşma ) formülüyle hareket edip, yarı bağımlı ümmet imparatorluğundan çağdaş bir ulus devlet yaratan Atatürk; tarih, dil, arkeoloji, ve antropoloji temelli kültür çalışmalarıyla da Batı'nın Türklere yönelik  '' ikinci sınıf, sarı ırka mensup, barbar ve uygarlıksız '' biçimindeki iddiaları da çürütmeyi başarmıştır. Atatürk bu amaçla geliştirdiği Türk Tarih Tezi, Türk Dil Tezi ve Türk Antropoloji Tezi bir anlamda ikinci Kurtuluş Savaşı olarak adalandırabileceğimiz '' uygarlık savaşının'' en önemli cepheleridir.


Genç Cumhiriyet'in tarih anlayışı
 
     Genç Cumhiriyet'in tarih anlayışının özeti, Atatürk'ün 1930 yılında bir bilimsel komisyona yazdırdığı her biri 500'er sayfalık, renkli resimli, kaynaklı, dört ciltlik Tarih serisidir. Bu kitaplar 1931-1941 yılları arasında ortaokullarda ve liselerde okutulmuştur Evrim Kuramı'yla başlayan bu kitaplarda, dünyada uygarlığın gelişim süreci anlatılmış, bu süreçte Türklerin uygarlığa yaptıkları katkılar ortaya konmuş, Türk ve dünya tarihi '' sevgi-nefret '', '' savaş-barış '', ''müslümanlık-hristiyanlık '' karşıtlarına odaklı olarak değil, bilim, sanat, kültür, dil eksenli olarak anlatılmıştır. Bir taraftan Türklerin dünyanın en köklü uygarlıklarından birinin yarattığı belgelerle gözler önüne sergilenirken, diğer taraftan öteki halklar asla aşağılanıp, kötülenmemiş ırkçılık yapılmamıştır. Dahası Türk Tarihi, haneden tarihinin darlığından kurtarılmış en az 5000 yıllık kökleriyle buluşturularak, tarihsel bütünlük içinde genç kuşaklara aktarılmıştır. yine aynı şekilde tarih kitaplarında islam tarihi ''vahye'' dayalı olarak değil ''bilime'' dayalı olarak anlatılmıştır.

     

ABD çıkarları doğrultusuna yazılan tarih!

Türkiye'nin 1946 dan itibaren ABD çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirilmeye  başladığı karşı devrim sürecinde -daha önce anlattığımız- 1949 yılında ABD ile türkiye arasında imzalanan
'' Eğitim Anlaşması'' çerçevesinde Türk tarihi yeniden yazılmıştır. 1949-2015 yılları arasında okullarımızda okutulan tarih bazı istisnalar hariç genelde emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden bir tarihtir. Dolayısıyla bu tarihler arasında okutulan tarih Türkiye'nin milli çıkarları doğrultusunda okutulan ''taraflı'' bir ''resmi tarih''ten değil, ABD çıkarlarına hizmet eden ''çarpıtılmış'' bir ''emperyalist tarih'' ten söz edebiliriz. Gerçek şu ki bugün  1949'dan itibaren Türkiye'yi  yönetmiş  kadrolar  Amerikalı uzmanların elinden, onayından geçen Amerikan emperyalizmine hizmet eden tarih kitaplarını okuyarak yetişmişlerdir. Günümüz Türkiye'sinden bunu anlamakta çok güç değildir!
Eğer bugün 'tarihle yüzleşmekten' bahsedilecekse, öncelikle bu Amerikan kaynaklı '' emperyalist tarihle '' yüzleşmek gerekir. Bugün Atatürk'ün Türk  Tarih Tezini, Türk Bağımsızlık ve Aydınlanma Savaşını  ''resmi tarih'' diye adlandırıp onunla yüzleşmeye kalkanların tamamı 1949'dan beri Amerikan emperyalizmin etkisinde şekillenmiş '' Türk Milli Eğitim''in tornasında yoğrulmuş, yetmemiş Amerikan Üniversitelerinde yüksek lisans veya doktora yapmıştır. Anlaşılacağı gibi bu devşirilmiş aydınların ''emperyalist tarihle'' yüzleşmeleri olanaksızdır. Çünkü Amerikan projesi BOP'a uygun nesiller yetiştirirken, Atatürk'ün Türk Tarih Tezi'nin o son kırıntıları ile Türk Bağımsızlık ve Aydınlanma Savaşı'nı ortadan kaldırılması zorunludur. CIA görevlisi CFR üyesi Huntington'nun önerisi doğrultusunda ''Atatürk'ün mirasını reddetmeye'' karar verenlerin Atatürk'ün tezlerine ve Türkiye Cumhuriyeti'ne saldırmaları doğaldır. Ayrıca 1990'larda Türk tarihine, Türk Trih yazımına müdahale eden sadece ABD değildir, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinde AB; demokrasi, insan hakları, azınlık hakları gibi gerekçelerle Türkiye'den tarih anlayışını gözden geçirmesini, tarihiyle yüzleşmesini ve tarih kitaplarını yeniden yazmasını istemiştir. Bu kitaplarda  Öneriler doğrultusunda Atatürk'ün  tarihsel rolü küçümsenmiş hatta yok edilmeye çalışılmıştır. Bu doğrultuda öncelikle ''Cumhuriyet Tarihiyle yüzleşmeli'' ve  bu yüzleşme sonunda Atatürk'ü yok sayan kıtaplar hazırlanmaya başlanmalıydı. Daha sonraları da  bu çerçeve içerisinde AKP İktidarından itibaren ders kitaplarını AB isteklerine göre yeniden  yazılmasını istemiş ve  başlanmıştır.

''AKP ve Kadroları, AB'nin ulusal eğitimi baltalayacak programlarını kabul etmişti ve Türk tarihinin çarpıtılmış yalan bilgileriyle sulandırılmaya başlanmasında öncü rol oynamıştı'' Örnek verecek olursak, AKP döneminde İlköğretimde okutulan 7.sınıf  Vatandaşlık Bilgisi kitabının kapağında Amerikan sömürüsü heykelinin fotoğrafına yer verilmiş, diğer ilk öğretim kitaplarında da Başbakan R.T. Erdoğan'ın fotoğrafları ile yazıları konulmuştur. Dönemin İktidarının isteği doğrultusunda TÜSİAD tarafında hazırlanan  kitaplarda Türklüğe, Türk Devrimi'ne ve Atatürk'e savaş açanlar, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı yerine 9 Mayıs Gençlik ve Avrupa Günü'nü ön plana Çıkarmıştır. Hatta 8.sınıf TC İnkilap Tarihi ve Atatürkçülük kitabından 10. yıl Nutku çıkarılmış, Atatürk'ün evliliği ve eşi anatılırken eşi Latife Hanım'ın başı açık fotoğrafı çıkarlıp yerine çarşaflı fotoğrafı konulmuş yetmemiş İnkilap tarihi dersini tamamen kaldırmaya kalkmışlardır.


Resmi tarihle yüzleşme yalanları

    Resmi tarihle yüzleşme kılıfıyla yazılan bu okul kitaplarında II.abdülhamit dönemi bir modernleşme dönemidir, Kurtuluş Savaşının bir çok önemli aşamasından hiç söz edilmeden geçilmiş, bu süreçteki çok önemeli savaşlar ise ''savaş'' veya  ''zafer'' olarak değil, ''çarpışma'' olarak geçiştirilmiştir. Örneğin I./II İnönü Savaşları/Zeferleri  sadece çarpışma olarak değerlendirilmiştir. Dahası 100 km lik bir cephede 22 gece ve gündüz süren Sakarya Meydan Muharebesi de sıradan, önemsiz bir savaş olarak gösterilmiş, Yunanlıların yenilmeyip sadece ''geri çekildklerini'' ifade etmiştir. Daha da vahimi, 30 Ağustos 1922'de kazanılan ve Yunan ordusunun 9 Eylül 1922 de denize dökülmesiyle sonuçlanan Büyük Taaruz' dan hiç söz edilmeden sadece büyük zafer diye geçiştirilmiştir. Ayrıca bu kitaplarda  daha sonra üstünde duracağımız Seyh Sait Ayaklanması'nda İngilizlerin hiç rölü yoktur, Atatürk'ün Şapka Kanunu ''tutuculara yönelik bir simgesel saldırı''dır, Atatürk'ün 'Nutuk' ta ''vatan haini, soysuzlaşmış yaratık'' diye tanımladığı son padişah Vahdettin bir anda ''vatan hainliğinden kahramanlığa'' terfi ettirilmiştir. Nitekim resmi tarihle yüzleşenlerin yazdıkları ''Emperyalist Tarih''te gerici ayrılıkçı Şeyh Said ve Seyid Rıza, devrim karşıtı vatan haini İskilipli Atıf ve Said-i Nursi gibiler Kahraman; emperyalizme meydan okuyan Atatürk, İsmet İnönü, Ali Çetinkaya gibiler ise Haindir !

    Sonuç olarak şunu söylemeliyim ki Türkiye'de Atatürk yok edilmeye çalışılırken, dünyada baş tacı edilmektedir. Atatürk Caddeleri, heykelleri dünyanın bir çok ülkesinde mevcuttur. sahip olduğumuz değere sahip çıkmak bizim görevimizdir ve bu bağlamada bizim herkesten çok ''gerçek tarihe'' ulaşmak için çaba harcamaya, geçmişi sorgulamaya belge ve bilgileri eleştiri süzgecinden geçirmeye ve neden sonuş ilişkisi içinde bilimsel ve objektif bir tarih yazmaya ihtiyacımız vardır umarım bir gün bunu başarır, emperyalizmin güdümünden kurtulup benliğimize dönebiliriz...

Fatih Bayrakoğlu

Twitter Adresim: @fbayrakoglu