18 Ekim 2015 Pazar

RECEP TAYYİP ERDOĞAN'nın Akıl Hocaları

     Üstat Necip Fazıl'dan  Akil Mustafa Armağan'a

     R. T. Erdoğan'nın tarihe bakışı daho çok öğrencilik yıllarında biçimlenmiştir ve stratejik / siyaseten yaptığı konuşmalar hariç, zaman içinde çok keskin farklılıklarda göstermiştir. Anlaşılan o ki Erdoğan, imam hatip yıllarında ve Milli Türk Talebe Birliği üyeliği dönemimde  erken Cumhuriyet dönemi karşıtlığıyla, Atatürk ve İnönü eleştirileriyle karşılaşmış, Osmanlı-İslamcı görüş sahiplerinin Atatürk'e ve İnönü'ye, erken Cumhuriyet dönemine ve dönemin tek partisi CHP'ye kökten karşı hatta ''düşman'' olduklarını görmüştür. Gerçekten de o gün bu gündür Osmanlıcı-İslamcı görüş, kendini Atatürk düşmanlığıyla ve Cumhuriyet karşıtlığıyla tanımlamıştır.Bu görüştekilerin tarih okumalarında temel kaynaklarından biri, hatta birincisi ''üstat'' dedikleri Necip Fazıl Kısakürek'tir. 1950'lerin yeni yeni uç vermeye başlayan Türk-İslam sentezcileri, Necip Fazıl'ın yazılarıya ve kitaplarıyla beslenmiştir.

    Necip Fazıl Kısakürek

   Necip Fazıl Kısakürek
, 26 Mayıs 1904'te Çemberlitaş'ta doğmuş Asıl adı Ahmet Necip'tir ve varlıklı bir ailenin oğludur. Ailevi nedenlerden dolayı Heybeliada Bariye Okuluna gittiğı sıralarda adı Necip Fazıl olmuştur. Necip Fazıl 1921 yılında Darülfününun Felsefe bölümüne girmiş, orada Ahmet Haşim, Faruk Nafiz, Yakup Kadri, Nazım Hikmet, Ahmet Kutsi, Ahmet Hamdi, Peyami Safa gibi dönemin ünlü edebiyatçılarıya tanışmıştır. İlk şiirlerini de o yıl yayımlamış ve daha sonra O ve Ben

adlı eserinde belirteceği gibi kendisini artık dünyada tanımayan kalmadığını ve hep ondan konuştuklarını sanmaya başlamıştır. Daha sonra hükümet bursuyla Paris'te Sorbonne Üniversitesi'ne girmiştir. Burada ünlü filozof Henri Bergson'la tanışmıştır. Necip fazıl O ve Ben adlı eserinde Paris hayatından: '' kadını, kumarı, içkisi, bohem hayatı, şüpheci felsefesi, sara nöbetleri içinde sanatı, çözmeye çalıştıkça dolaşan ve büsbütün mesleleriyle Paris....Kabus şehrindeki hayatımı anlatmaya hicabım ve islami edebim amnidir, '' diye söz etmiştir. Paris'teki bu bohem hayatı dolayısıyla geri çağrılmıştır, Babıali adlı kitabında anlattığına göre, Zeki Mesut adlı Müfettişin verdiği son aylığı ve memlekete dönüş parasınıda kumar masasında kaybetmiştir. Anlaşıldığı kadarıyla kumar tutkusu Paris'te başlamıştır. Gel gelelim Necip Fazıl'ın siyasete ve tarihe etkilerine...

    CHP'li Necip Fazıl ! Evet yanlış okumadınız. Necip Fazıl bir zamanlar tek parti CHP döneminde CHP'li denecek kadar partiyle içli dışlıdır. 1920-1930 yıllları arasındahem devlet bünyesinde çalışmış hem derejimin savunuculuğunu yapmıştır ve dönemin tek parti hükümetinden çok saygı görmüştür. Pİyesler devlet tiyatrolarında sahnelenmiştir. 1930-1934 yılları arasındagenç Cumhuriyet'i savunmuş yobazları softaları eleştirmiştir. 1932'de yazdığı Bir Hikaye Birkaç Tahlil adlı eserinde  ''softa Kimdir?'' sorusuna şöyle yanıt vermiştir.  ''... Onu tarife hacet yok . Onu Tanırız.Yürüyüşünden, duruşundan, bakışından, kaçışından tanırız. O zaten kendini gizlemiyor. Dün başına sarık sarıyordu. Bugün giydiği şapka, hüsnü nazarında gene sarık. Bugünün sarıklısı dünden daha çok, daha yezittir...''  

Atatürk'ün ölümü üzerine Cumhuriyet Gazetesinde şu övgü dolu cümlelri yazmıştır. (...) Benim gözümde birbirine bağlı iki işin sahibi iki Atatürk var. Zaman tasnifinde bunlarda biri düşmanın denize dökülüşüne, öbürü bu güne kadar sürer. (...) Biri ölüm hükmü bir milleti şahlandırdı.Mucize eserinde bir başarıyla madde ve askerlik planında muzaffer kıldırdı. Öbürü, bir an evvel ki ölüm tehlikesini doğuran sebebler karşısında harekete geçti, fikir ve cemiyet planında yeni bir bünye inşasına girişti...(...) İnkilapçı Atatürk, Tanzimat'tan beri  Türk cemiyetinin Avrupa medeniyetler manzumesine kavuşturulması yolunda girişilen yarım ve kısır girişimleri tam ve yüzde yüz randımanlı hamleler haline getirdi. (...) Milli Kahraman'nın ölümü önünde duyduğumuz matem hissini, tek bir emniyet duygusu ile teselliye muktediriz; Teknesinde Atatürk'ü yoğuran Türk milletinin, için için tekevvünleriyle aynı çapta kahramanlara daima gebe kalacağı emniyeti...
 
  Kendi yazılarından da anlaşılacağı gibi Necip Fazıl sıkı bir Atatürk hayranı ve rejim dostu idi. Fakat 1934'te Beyoğlu'unda Ağa Camii'nde cumaları ders vermekte olan Nakşibendi büyüklerinde Vanlı Seyyid Abdülhakim Arvasi ile tanışması ile hayatı değişmiştir. Necip Fazıl Arvasi etkisini Mürşid şiirinde şöyle anlatmıştır; Bana yakan gözlerle, bir kerecik baktınız; / ruhuma büyük temel çivisi çaktınız! Necip Fazıl, Kafakağıdı kitabında Arvasi'ye ' köpeğin olarak kendi köpekliğimden kurtulayım; insan olayım!'' diye yalvarmıştır. Bu değişimden sonra bir zamanlar Cumhuriyet'in faziletlerini anlatan Necip Fazıl, artık Cumhuriyet' baş düşmanı olarak kötülüklerini anlatmaya başlamıştır.

    DP'li Necip Fazıl
1946' da Demokrat Parti'nin kurulmasıyla birlikte Necip Fazıl'ın CHP eleştirileri yoğunlaşmaya başlamış,DP'nin 14 Mayıs 1950' de iktidara gelmesiyle CHP, İsmet İnönü ve Atatürk  düşmanlığı sınır tanımaz hale gelmişitir.
    Adnan Menderes'in İzmir il kongersinde söylediği şu sözler Necip Fazıl'ı derinden etkilemiştir:
Şimdiye kadar baskı altında bulunan dinimizi baskıdan kurtardık, İnkilap softalarının yaygaralarına izin vermeyerek ezanları arapçalaştırdık, Mekteplerde din derslerini kabul ettik. Radyoda Kur'an okuttuk. Türkiye müslüman devlettir ve müslüman kalacaktır. Müslümanlığın bütün icaları yerine getirilecektir. Menderes'in bu sözlerinden sonra kendi ifadesiyle o an Menderes'in Kölesi olmaya karar vermiştir. Kendi çıkardığı Büyük Doğu dergisinden şöyle seslenmiştir.
     '' Böyle bir sözü söyleyecek bir başbakanın kölesi olduğumuzu söylemekten şeref duyarız. Tekrar ediyoruz, Partimize, siyasi muhitimize, kabinemize, tezatlarımıza ve hatıra gelen gelmeyenher şeyimize rağmen, en saf halis tarafından azat kabul etmez köleliğimizi kabul buyurunuz '' 

   Karşı Devrimin Kara Kutusu Necip Fazıl
1950'ler de Türkiye' de antikomünizmin bayraktarlığını yapan Necip Fazıl, Menderes'in DP'sini desteklemiştir. DP'nin  Amerikancılığı ise herkesin malumudur. DP Türkiye'yi kayıtsız koşulsuz ABD'ye teslim etmekle kalmamış, ABD isteği ve desteğiyle islam dünyasının liderliğine soyunarak çevredeki islam ülkelerini komünist Rusya etkisinden çıkarıp emperyalist ABD etkisine sokmaya gönüllü olmuştur. Necip Fazıl'da bu karşı devrimin Büyük Doğu dergisiyle sesi verdiği konferanslar ve yazılarıyla da fikir babası bir nevi önderi olmuştur. Büyük Doğu dergisiyle Tan gazetesi baskınını organize etmiş hatta Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının ABD donanmasını denize dökmesinden sonra islamcı guruhu ayaklandırarark Deniz Gezmiş ve arkadaşalarına karşı kitleleri kıskırtıp sopalarla satırlarla saldırılara neden olmuştur. Necip Fazı'ın Büyük Doğu'su laikliği kötüleyen, Atatürk'ü ve Türk Çağdaşlaşma Devrimini karalayan, Türkiye'deki müslümanları, Hristiyan-Siyonist ABD'nin buyruğuyla katolik papa'nın onayladığı bir Dünya İslam Birliği kurmaya çağıran Panislamist Osmanlıcı-İslamcı bir dergidir.

   İBDA-C
ve Hizbullah gibi PKK'nın fikir babası da islamcı Necip fazıl'dır. Nitekim PKK'nın  Terörist başı Abdullah Öcalan bu gerçeği '' Necip Fazıl'ın konferanslarına gittim. Komünizmle mücadele derneğinin düzenlediği Refik Korkut'un konferanslarına katıldım'' diye ifade etmiştir. PKK lideri bölücü başı Abdullah Öcalan önceleri son derece dindar biridir. Uğur Mumcu'nun anlattığına göre Öcalan 1960'larda Ankara Tapu Kadastro Lisesi'inde okurken Maltepe Camii'inde namazlara gitmiş, antikomünist yazarların konferanslarına katılmış son derece muhafazakar bir öğrencidir. Öcalan PKK'yı kurmadan 6 ay önce 24 Mayıs 1978' de Kesire Öcalan'la imam nikahıyla evlenmiştir. Öcalan'nın bu ''dindar'' görünümü nedeniyle PKK'yı kurduğunda Güneydoğu'daki bazı imamlar bile PKK' ya katılmıştır. Necip Fazıl'ın Konferanslarından ve yazılarından etkilenen PKK lideri yakalandıktan sonra ki ilk sözü '' kur'an hakkı için, benim anam da Türk'tür, bana bir görev verilirse ben Türkiye' ye çok hizmet edeceğim'' olmuştur. tutuklu bulunduğu İmralı'da kardeşiyle yaptığı görüşmede köyünde kendisine camii gibi bir yer yapılmasını istemiştir.

    Yazılarında sürekli  Allah'tan, dinden,  kitaptan  söz eden CHP'yi, Atatürk'ü yerin dibine batıran Necip Fazıl'ın Amerikancı politikaları benimseyen Menderes'i ve DP'sini hiç eleştirmemesi anlamlıdır! Necip Fazıl bırakın Hristiyan emperyalizmin baş canavarı ABD'yi eleştirmeyi '' Amerikan politikasını korumakla mükellefiz diye yazmıştır''  Gerçek şu ki Türkiye'de 1946 'dan sonra ABD etkisinde ki Siyasal İslamcı ve bölücü Kürtçü hareketin fikir babası Necip Fazıl Kısakürek'tir.


Fatih Bayrakoğlu

Twitter


















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.